Ads 468x60px

12322

23

Labels

18 Eylül 2015 Cuma

David Gilmour - Rattle that Lock

Önceki yazımda David Gilmour' un yeni albümünün yolda olduğundan bahsetmiştim. O büyük gün geldi ve Gilmour' un dördüncü solo albümü yayınlandı.

Albüme şu an her türden eleştiriler yöneltilmekte ama ağır eleştiler sıralamak için bence henüz vakit erken. Şüphesiz ki kimi albümler dinlendikçe kendini açar, bu nedenden dolayı büyük bir ustanın albümüne direk etiket yapıştırmak aklı başında hiçbir müziksevere yakışmaz. Yine de ben genel havadan da bahsedeyim, çoğunluk albüme olumlu yaklaşıyor ama tam bir hit olamadığı yönünde düşünüyorlar. Puanlamalar genelde 7/10 civarında, tabii daha acımasız olanlar da var ama yukarıda belirttiğim gibi, daha ağır eleştiriler için albümle biraz daha başbaşa kalmalıyız. Şarkı listesi şu şekilde;

1. 5 A.M : Enstrümental bir şarkı, güzel bir girişe sahip. Benim hoşuma gitti ama ortalama bir şarkı.

2. Rattle that Lock: Albüme adını veren Rattle that Lock, Paris metro hattının anons jingle' ından esinlenerek yaratılmış. Jingle' ı merak edenler için; SNCF Jingle. Ayrıca albümün ilk klibi Rattle that Lock için animasyon olarak çekildi. Klibi ilk izleyenler Goodbye Blue Sky' ı anımsadılar, muhtemelen kuş yüzündendir :) Klip albümden önce yayınlandığından doğal olarak genel hava da bu şarkı üzerinden yorumlandı. Şarkı hayranları ikiye bölündü; olumsuz görüşler genelde şarkının Gilmour' un veya Pink Floyd' un sound' ından alakasız olduğu üzerinde toplandı. Şahsen ben şarkıyı seven taraftayım, ilk dinlediğim andan bugüne de görüşüm değişmedi hatta daha da sevdim. Olumsuz görüşlerin de inanılmaz boyutta abartıldığını düşünüyorum. En nihayetinde bizler 5 yıl önceki kişi değiliz, 5 yıl sonra da bugünkü biz olmayacağız, David Gilmour da öyle. Özetle; güzel bir şarkı olmuş.

3. Faces of Stone: Bence oldukça hoş bir şarkı, kendine özgü çok farklı bir rengi var. 

4. A Boat Lies WaitingRick Wright' ın anısına güzel bir şarkı. 

5. Dancing Right In Front Of Me: Kötü bir şarkı değil ama beni pek sarmadı. Belki dinledikçe kendini açacaktır ama ilk izlenimim bu yönde.

6. In Any Tongue: Bence albümün hit şarkısı, ilk dinlediğim andan bu yana dilime dolandı ve kurtulamıyorum. Kurtulmak da istemiyorum. Comfortably Numb tadını alabileceğiniz, albümde yer alan şarkılar arasında Pink Floyd sound' una en yakın şarkı bu olsa gerek. Özetle; kusursuz. Dinleyin, dinletin.

7. Beauty: Albümün enstrümantal şarkılarından biri daha. Ortalama bir şarkı olmuş, kötü demeye dil varmıyor ama öldürücü değil.

8. The Girl in the Yellow Dress: İtiraf etmeliyim ki bu şarkıya pek ısınamadım. Bu şarkıya da zaman tanıyacağım.

9. Today: Hayranlar arasında tartışma yaratan bir diğer şarkı. Çok farklı bi yorum tercih etmiş bu şarkıda, bana biraz garip geldi. Gilmour' un "Oh Yeah" lerine pek alışkın olmadığımızdan şarkıya biraz yabancı kaldım. Açıkçası şarkıya pek ısınamadım.

10. And Then... : Albümün kapanış şarkısı. Albümdeki enstrümantal şarkılar arasında en fazla bunu sevdim.

Benim gözümde değeri 7/10 olan bir albüm yaratmış David Gilmour. Yazımı, albümü farklı düşüncelerden etkilenerek dinlemenizi istemediğimden daha da uzatmayacağım. Albümün tadını çıkarın, tekrar görüşmek üzere.



4 Eylül 2015 Cuma

Değişim

Şüphesiz ki herkes jelibonu sever, bunu itiraf etmeniz gerektiğini söyleyerek yazıma başlayacağım. Öncelikle uyarmak istiyorum; ciddi bir yazı okuyacağınız kanaatindeyseniz yanılıyorsunuz. Bu yüzden boş vakti bol olan gönül insanlarının yazımı okuması taraftarıyım.

Yaklaşık bir ay önce askerden döndüm, oldukça sıkıntılı bir askerlik geçirdim. Size askerliğimi anlatmak isterdim ama askerlikten soğutma adına kanun var, başıma iş açasım yok arkadaşlar. Neyse ne diyordum, askerden döndükten sonra yine eski ben olabileceğimi düşünüyordum ama ne ben eski benim ne de geriye kalan her şey aynı. Bu konuya itirazım yok, ne demiş Efesli gönül insanı Heraklitos? Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir, bu yüzden direnmenin pek anlamı yok. Değişime direnmek her ne kadar aptalca bir şey olsa da temelde güçle alakalı bir durum. Ben şimdilik Burger King ve HP haricinde değişime esaslı bir şekilde meydan okuyanı görmedim. Şüphesiz ki bu iki şirket hiçbir zaman hizmet kalitesini ve çizgisini bozmadılar. Tahminen aynı merkezden yönetilen bu iki şirket muhtemelen aynı amaçla yetiştirdikleri personelleri değişimli olarak kullanıyorlar. Neyse, bu ikisi hakkında da uzun uzun yazmak isterim ama yasalar bu durum hakkında da içimden geldiği gibi konuşmamı engelliyorlar. 

Bazı konularda eskisinden daha sabırlı bir hale geldim, bazı konularda ise tam tersi. Bu durumda askerde aldığımız psikolojik eğitimler ve sabır testlerinin etkisi büyük. Bunlara örnek olarak; er gazinosunda sürekli açık olan Halay TV, Heval TV, Yaban TV ve türevlerinin vücudumda yarattığı radyoaktif değişiklikler Spiderman gibi olmasa da beni psikolojik olarak daha güçlü bir hale getirdi. Bu arada bu tip müzik kanallarını neden izlediklerini az çok anlıyorum ama hala Bereket Tarım TV yi neden izledikleri hakkında herhangi bir fikir yürütemiyorum arkadaşlar. Mesela an itibarıyla Paradise Lost' un son albümü yerine John Milton tarafından yazılan bir epik şiir kitabı indirdim, hem de Rusça! Neyse ki Rusça biliyorum diye iyimser bakmadım duruma, başladım saymaya sövmeye. Değişmeyen şeylere örnek olarak Rusların trollük sevdasını da örnek gösterebiliriz. Adam üşenmemiş, müzik albümü etiketiyle yüklemiş, insan gerçekten hayret ediyor. Muhtemelen evde purosunu yakıp indirme sayısına bakarak kahkaha atıyordur, Ruslar garip insanlar. Ayrıca indirdiğim bu dosyayı açabilmek için DJVU uzantısını okuyabilecek bir program indirmem gerekti, bu uzantıyı çalıştırmanız için de WinDjWiev isimli programı yüklemeniz gerekmekte. Resim sıkıştırma uzantısıymış, ilgileneni varsa öğrenmiş olsun. En başta demiştim, bu yazı çok ilginç yerlere ve şeylere değinecek  diye, sonunu ben bile çıkaramıyorum yavaştan yavaştan şahit oluyorsunuz sevgili dostlar. 

Değişen şeylere devam edelim; çok sevdiğim insanlar! İşin bu kısmında duygusal bir tavus kuşu gibi gözükmek istemiyorum dostlar ama bazen insan her şeyin olduğu gibi kalmasını arzuluyor. Peki bu mümkün mü? Tabii ki hayır. Efesli Heraklitos boş yere konuşmaz arkadaşlar, bundan bahsetmiştik. Öncekine oranla daha sağlam bir kabullenme mekanizmam var sanırım, bu da en büyük değişimlerimden biri olsa gerek. Belki de kolay olan yolun etik olmaması muhabbeti burada karşımıza çıkıyor ama ben bu konuda kolay olan yolu seçiyorum. Ruh sağlığım için...

Sabredebildiğim şeylerden bahsettim, sabredemediğim durumlara geçelim. Online oyunlar! Eşek yaşında adamsın bize anlattığın şeylere bak demeyin, bahsettiğim oyunları yakın arkadaşlarımla ve (ya) kardeşimle oynuyorum. Bu oyunlar da CandyCrush ve "Keremcem' i giydir" falan da değil. Company of Heroes gibi strateji, World of Warcraft gibi MMORPG ve DayZ gibi survival oyunlar. amaç birlikte eğlenceli vakit geçirmek, daha doğrusu eskiden öyleydi. Şimdi kafam pek kaldırmıyor, eskisi gibi tahammül edemiyorum. Özellikle World of Warcraft misali oyunlar belli bir yerden sonra profesyonelliğe (pro-gamer misali) dönüşüyor. İşin bu kısmına adım attığınızda oyun oyun olmaktan çıkıyor ve anlamsız bir ciddiyetin hüküm sürdüğü kabusa dönüşüyor. Ne yazık ki WoW yüzünden birkaç arkadaşımla sağlam tartışmalar yapmışlığım bile var, değdi mi? Tabii ki hayır.

İş ve eğitim konularına gelelim, bu durumu da merak eden guguk kuşları var. Moskova Devlet Üniversitesi ile ilişkim şu an "soğuk" durumda. Bunun nedeni Rusya' ya uygulanan dolaylı ambargo ve ekonomik krizin baş göstermesi. Tabii araya askerliğin girmesi nedeniyle projelerimi tam hız tamamlayamamış olmamın da etkisi var ama durum bahsettiğim gibi. Dünyanın Suriye' ye odaklanması benim işlerimi biraz bozdu arkadaşlar. Bu durum enerji sektöründe de kendini gösterdi, bedelli askerlik vurmayınca tıpış tıpış askere giden ben döndüğümde aynı seviyede iş tekliflerini alamadım. Şu an 3 yabancı dil ve çoğu CAD programlarını bilen bir Çevre Mühendisi olarak işsizim ve yeni fırsatlara göz atıyorum. Muhteşem geçen 2014 muhteşem bir şekilde devam etmedi dostlar. Umarım her şey kısa süre içerisinde düzelir demekten elden bir şey gelmiyor.

Değişim hakkında anlatacağım daha çok şey var ama sadece benim okuyacağımı tahmin ettiğim bu yazıyı uzatasım yok. Bırakalım her şey değişsin, bu evrenin olayı maksimum düzensizliğe eğilimdir dostlar. Buna eskisi kadar itiraz edecek ne gücüm var ne de isteğim. Yazımı okuyan herkese teşekkürler, her yazımın sonunda bir şarkı paylaşacağımı söylemiştim, yazımın en altında sizi bekliyor. Tekrar görüşmek dileğiyle.




 
 
Blogger Templates